İnsan Olmak ve Beklentiler Sarmalı

müşfik kenter şiirleri

Gerçek özgürlük, başkalarının onayına ihtiyaç duymadan, kendi değerlerinizle ve kendi yolunuzda yaşayabilmektir. Bu süreç zaman alabilir ve zorlayıcı olabilir, ancak kendinize yatırım yapmaya değer.

müşfik kenter şiirleri keyifli datca

 

Müşfik Kenter’in de dokunduğu gibi, insan olmanın en zorlayıcı yanlarından biri, sürekli değişen ve çoğu zaman çelişen dış beklentilerle başa çıkma gerekliliğidir. Üzülürsünüz, “takma” derler; kızarsınız, “değmez” diye öğüt verirler. Sanki duygularımız, başkalarının rahatına veya ön yargılarına göre ayarlanması gereken birer kumanda gibidir.

Hayatın inişli çıkışlı yollarında gösterdiğimiz her tepki, her duruş, birilerinin hoşuna gitmez. Boş verirsiniz, “gamsız” olursunuz; susarsınız, “iki çift laf et” diye eleştirilirsiniz. Konuşmaya başladığınızda ise, birdenbire “muhatap olma” uyarısıyla karşılaşırsınız. Sanki doğru tepkiyi bulmak, sürekli yeri değişen bir hedefi vurmak gibidir. Kaçsanız “mücadele et” denir, alttan alsanız “tepene çıkardın” diye suçlanırsınız. Bağırsanız “sakin ol” diye yatıştırılır, aklı başında davransanız “bu kadar uslu olunmaz” denilerek sıkıcı bulunursunuz.

Bu beklentiler sarmalı, zamanla insanda derin bir yorgunluk yaratır. Kim olduğumuzdan, ne hissettiğimizden, nasıl davrandığımızdan ziyade, başkalarının bizi nasıl görmek istediği önem kazanır. Kendimize yabancılaşmaya, iç sesimizi kısarak dış seslere kulak vermeye başlarız. Toplumun dayattığı kalıplara sığmaya çalışırken, özgünlüğümüzden ve doğal halimizden uzaklaşırız.

Peki ya tüm bu eleştiriler ve beklentiler sona erdiğinde ne olur? Müşfik Kenter’in de buruk bir ironiyle belirttiği gibi: “Ölünce ne diyecekler? Muhtemelen; Ölüm sana yakışmadı.” Yaşarken beğenilmeyen, sürekli bir eleştiri süzgecinden geçirilen varlığımız, ölümle birlikte aniden “yakışan” bir hale bürünür. Bu, insan doğasının acımasız bir yansımasıdır; çoğu zaman bir değerin farkına varmak için onu kaybetmeyi bekleriz.

Aslında bu durum, bizden çok, beklentileri olanların bir aynasıdır. İnsanların başkaları üzerindeki baskıları, kendi içlerindeki tatminsizliklerin veya toplumsal koşullanmaların bir tezahürü olabilir. Önemli olan, bu sürekli değişen rüzgarlara göre yön değiştirmek yerine, kendi iç pusulamıza güvenmektir. Kendimizi anlamak, duygularımıza alan açmak ve kendi sınırlarımızı belirlemek, bu beklentiler sarmalından kurtulmanın yegane yoludur.

Unutmayın, dirimizi beğenmeyenlerin ölümüzü beğenmesi de bir tür tesellidir belki de, ama gerçek özgürlük, onların onayına ihtiyaç duymadan, kendi yolumuzda, kendi değerlerimizle yaşayabilmektir.

Peki ne yapacağız?

Yukarıda anlatmaya çalıştığım gibi, başkalarının sürekli değişen beklentileriyle yaşamak oldukça yorucu olabilir ve bizi kendimize yabancılaştırabilir. Bu durumla başa çıkabilmek ve daha otantik bir yaşam sürebilmek için sizlere şu önerilerde bulunabilirim:

1. Kendinize Dönün ve İç Sesinizi Dinleyin

Toplumun dayattığı kalıplara sığmaya çalışmak yerine, kendi duygularınızı ve düşüncelerinizi anlamaya zaman ayırın. Ne hissettiğinizi, neye ihtiyacınız olduğunu ve ne istediğinizi sorgulayın. Meditasyon, günlük tutma veya doğada zaman geçirme gibi pratikler bu konuda size yardımcı olabilir. Başkalarının ne düşündüğünden çok, sizin ne hissettiğiniz önemlidir.

2. Duygularınıza Alan Açın

Üzülmek, sinirlenmek, sevinmek veya korkmak; tüm bu duygular insan olmanın doğal bir parçasıdır. Duygularınızı bastırmaya veya başkalarının istediği gibi tepki vermeye çalışmak yerine, onları kabul edin ve yaşamalarına izin verin. Duygularınızı sağlıklı yollarla ifade etmeyi öğrenin. Unutmayın, duygularınız ne bir kumanda ne de bir zayıflık belirtisidir. Onlar size yol gösteren değerli işaretlerdir.

3. Kendi Sınırlarınızı Belirleyin

Başkalarının beklentileri ve eleştirileri karşısında sınırlar koymayı öğrenin. Herkese ve her şeye “evet” demek zorunda değilsiniz. Kendinizi rahat hissetmediğiniz durumlar veya yapmak istemediğiniz şeyler için “hayır” diyebilme gücünü geliştirin. Bu, size saygı duymayan veya enerjinizi tüketen ilişkilerden uzaklaşmanıza da yardımcı olacaktır.

4. Kendinizi Olduğunuz Gibi Kabul Edin

Mükemmel olmak zorunda değilsiniz. Herkesin güçlü ve zayıf yönleri vardır. Önemli olan, kendi benzersizliğinizi ve değerinizi kabul etmektir. Kendinize karşı anlayışlı ve şefkatli olun. Unutmayın, sizden başka kimse sizin gibi olamaz ve bu sizin en büyük gücünüzdür.

5. Başkalarının Beklentilerinin Onların Yansıması Olduğunu Anlayın

Yazıda da belirtildiği gibi, insanların başkaları üzerindeki baskıları genellikle kendi içlerindeki tatminsizliklerin veya toplumsal koşullanmaların bir yansımasıdır. Birisi sizi eleştirdiğinde veya sizden beklentisi olduğunda, bunu kişisel algılamaktan ziyade, onun kendi algı ve deneyimlerinden kaynaklandığını anlamaya çalışın. Bu, eleştirilerin sizi daha az etkilemesine yardımcı olacaktır.

Unutmayın, gerçek özgürlük, başkalarının onayına ihtiyaç duymadan, kendi değerlerinizle ve kendi yolunuzda yaşayabilmektir. Bu süreç zaman alabilir ve zorlayıcı olabilir, ancak kendinize yatırım yapmaya değer.

Görüş Ekle