Türkiye İngiltere ve Galler pazarlarında rabet görüyor. Tatil paketlerinin satışları her geçen gün artıyor. 2024 yazı için ciddi bir potansiyel görünüyor. Peki ya Datça, bu artan trafikten nasibini alabilecek ve nemalanmayı becerebilecek mi?
Dile kolay, anlatır dururuz, “Datça’da şu güzel, bu harika, burası efsane” diye… Aslında Datça’nın ne kadar güzel ve çekici olduğunu tüm dünya biliyor. Gerçekte duymak istedikleri Datça güvenli bir yer mi? Aslında Türkiye güvenli mi?
-Her yıl bir ülke de, gezip duracağım, ölümlü dünya, diyen bir kitle, hadi onlar için biz yine de “ziyaretçi” diyelim. Hayır, “misafir” diyelim, yok olmadı, “”Gezgin” diyelim. İşte onların tek duymak istediği aslında tatillerini geçireceği yerin güvenlik detayları. Pazarlayacağız diye, havamızdan, suyumuzdan, yediğimiz den içtiğimizden bahsediyoruz ya, gerçekte “onlar” yani ziyaretçiler, kimi zaman google earth, kimi zaman bir başka gezinin blog sayfası, bazen de beraberinde müşteri yorumları yardımıyla konuma hakim oluyor. Sıkı bir tatil planı araştırma, yazı çizi, hesap kitap hallerinden sonra tüm teknoloji sınıfta kalmıyor değil. Hangi konuda, “Güvenlik” tabi ki. Bu konuda yazıp çizilenler tam ikna edemiyor. İşte açık bu, ikna edebilmek için gerekli içeriğin dijital ortama taşınması gerekiyor..
En hızlı şekilde tüm kurumlar bir araya gelmeli belki de ve Türkiye turizminin güvenliği üzerine strateji geiştirmesi ve bunu en etkin şekilde anlatması gerekiyor. Güvenlik konusunda pazarlama şuan tek gündem olmalı hatta… Bu seyehat edenlerin sadece keyifli bir tatil serüveni için tek yeterli detay. Bunu Türkiye olarak yapabilmeli, hatta ötesine geçip bunu şehirler ve beldeler kendi imkanlarıyla bağımsızca yapabilmeli… Türkiye rağbet görmezken, Türkiye’de bir beldeyi doldurup boşaltmak pek de hayal değil, hele ki bu teknoloji artık ergonomiği bile geçmişken..
Siz ce?
Yorum Ekle