İnkarın Kıyısından Doğan Cesaret: Bir Varoluş Serüveni

Yazan: Oktay BALA

gerçek tamamlanmışlık ve huzur, gerçek biz, ancak bizden koparılan parçalarımızı geri alıp, bir pazıl gibi bir araya getirdiğimizde ortaya çıkacaktır.

Hayat, kimi zaman en sert öğretmenimiz olur. Bizi uçurumlardan aşağı savururken, her düşüşte bir ders, her darbede bir öğreti gizler.

Çok küçük yaştayken bize, her şey yabancıdır, ilktir, hepsi de altın tepside sunulur, seç seçebilirsen. Tanımlarken dünyayı, en azından etrafımda olan biteni, inkarla başladım, bu da doğamda varmış, vahşiydim her küçük gibi. Ne yazık ki, henüz inkarı bile bilmeden…

Bir inkarla başlayan, yok saymalarımla şekillenen, ancak sonunda minnet ve kabullenişle taçlanan bir yolculuktu benim ki, siddetle tavsiye ediyorum, sizde inkar edin, yok sayın, elinizin tersiyle savurun atın bugüne kadar ki tüm doğru diye baskılananları.

Hayır, hayır… Bu anarşizimden de öte(!)

Nietzsche için ahlakbe ve en kibar inkarı mesela şöyledir; -Ahlak insanın önüne devamlı kurallar ve yasaklar koyan bir olgudur. İnsan bu yasaklara ve kurallara uyarak içgüdülerini bastırır ve köreltir. Bu, insanın kendine yaptığı en büyük kötülüktür. İnsan, içgüdüleri köreldiği için her geçen gün başka fedakârlıklarda bulunur ve kendini riske atar.

Doğaçlama yaşamak

Hepimiz o kırılgan, savunmasız çocukluk ve gençlik döneminden geçtik. Belki de siz halen gençlik dönemini yaşıyorsunuz.

Dünyanın karmaşıklığı karşısında bocaladığımız, anlamlandırmaya çalıştığımız, belki de içgüdüsel bir savunma mekanizması olarak bazı gerçekleri yok saydığımız anlar oluyor. Ben bunu kökten yaşadım. “Gördüğüm, duyduğum ne varsa, yok saydım, Doğaçlama yaşadım, oluşturdu her aldığım darbe, bir sonraki duruşumu.

Bu inkar, bir kaçış değil, aksine bir tür hayatta kalma stratejisiydi belki de.

Belirsizliğin ortasında, kendini akışa bırakmak, her darbenin kendi benzersiz dersini fısıldamasına izin vermek… Kolay mıydı? Elbette hayır. “Zordu elbet, paramparça savruldum,” Bugün de bu çetin yolun izlerini taşımıyordeğilim.

Her bir parçayı yeniden bir araya getirme çabası, direnişin ve içsel gücün en saf ifadesi aslında. Yıllar süren bu toparlanma süreci, sadece kayıpların telafisi değil, aynı zamanda benliğin yeniden inşası anlamına geliyor.

Farkındalık…

Tüm zorluklara rağmen, vardığım yer? “Şimdi bakıyorum etrafa, gözlerim dolu dolu bazen, mükemmel insanlar, mükemmel hayatlar görüyorum.” ironik oldu ama tebessümle karışık bir farkındalığı hissetmenize yardımcı olmak istedim.

Bunu, dışarıdan bakıldığında kusursuz görünen hayatların aslında o kadar da uzak olmadığını, kendi yaşanmışlıklarımın da en az onlar kadar “gerçek” olduğunu anlayan ruhumun tavsiyesi olarak almanızı umuyorum.

“Haklıymışım, evet, gerçeği yaşamışım ben, Zor sandığım ne varsa, meğer ne kadar da kolaymış.” Diyorsam eğer, bunu bir aydınlanma ifadesi olarak tanımlıyorsak eğer, ben aydınlandım, sen de yapabillrsin.

İçinde boğuşulan her zorluğun, aslında ne denli geçici ve aşılabilir olduğunu görmek… İnkarla başlayan bir yolculuğun, gerçeğin çıplaklığıyla yüzleştiği anlardan oluşan bir hayatım oldu. Dönüşümün ve şükranın en güzel örneklerinden biri de bunu farketmiş olmam, hatta her safhasında farkında olmam…

Direnç katan her darbe, bir lütufmuş aslında, Başıma gelen her şeye minnettarım, Yaşadığım her kötü deneyim, atlattığım her fırtına, beni memnun olduğum ben yapmış. Eşsiz bir armağan değil mi?

Kişinin kendi geçmişiyle barışmasının ve onu kucaklamasının daha samimi bir yolunu bulursunuz belki ama bu da benimki işte.

Uzunca bir zamandır barışığım…

Sadece, “Göklerden özür dilerim, biraz oyalandım sadece. Şimdi buradayım, tamamlanmış ve huzurlu.” Şeklinde kendi duamı ederken, bir duruluş, bir dinginlik hissediyorum. Geçmişin ağırlıklarından sıyrılmış, kendini olduğu gibi kabul etmiş, artık eksik parçası kalmamış bir benlik kazanmış gibiyim.

Bu huzur, bir son değil, aksine yeni bir başlangıcın habercisi de olabilir.

Evet hazırım bir başka vücuda akmaya, aşkın, kinin, nefretin, doğruluğun, güvenin, entirikanın başka bir kıvamında olmaya, başka bir vücutta yaşamaya hazırım.,

Belki size bu cesur çağrı, sadece bir fiziksel beden değişimi değil, aynı zamanda ruhun ve bilincin sürekli gelişimine, yeni deneyimlere ve daha yüksek bir varoluş seviyesine duyulan özlemi ifade ediyordur.

Bundan çok mutlu olurum.

Minnet..

Benim anlatmak istediğimse; Hayatın inişleri ve çıkışları, zorlukları ve dersleri, bizi sadece kırmaz, aynı zamanda güçlendirir. İnkarla başlayan bir yolculuk bile, doğru anlaşıldığında, bir bilgelik ve olgunluk kaynağına dönüşebilir. Her bir darbe, bir lütuf olabilir; her düşüş, bir yükselişin başlangıcı. Önemli olan, yaşanan her anı kucaklayarak, kendimizi ve geçmişimizi olduğu gibi kabul ederek, geleceğe cesaretle adım atmaktır. Çünkü gerçek tamamlanmışlık ve huzur, gerçek biz, ancak bizden koparılan parçalarımızı geri alıp, bir pazıl gibi bir araya getirdiğimizde belirecektir.

…ve yaşamın sunduğu her şeye minnet duyduğumuzda gerçekleşen olacaktır.

Görüş Ekle